DOLAR 32,2932 0.05%
EURO 35,0763 -0.05%
ALTIN 2.474,380,34
İstanbul
17°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:05

ÖĞLE'YE NAMAZ VAKTİ

Harese

Harese

17 Mayıs 2024 Cuma

Obezite İle Yaşam

Obezite İle Yaşam
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Obezite, vücutta sağlığı bozacak ölçüde aşırı ve anormal yağ birikmesidir. Obezitenin hesaplanmasında boy ve kilo değeri üzerinden yapılan Vücut Kitle İndeksi hesaplaması kullanılır: Vücut kitle indeksi, kilogram olarak ağırlığın, metre cinsinden boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle elde edilir. Vücut kitle indeksi hesaplama değeri 30’un üzerinde olan kişi obez, 40’ın üzeri olan kişi ise morbid obez olarak kabul edilir.
Yağ dokusu tüm sistemi etkileyecek şekilde hormonal ve kimyasal maddeler salgılar. Bazı salgılar iştahın açılmasına, doyma sınırının üste çekilmesine ve obezitenin ilerlemesine sebep olur.
Aşırı kilo alımı sağlığınızı büyük ölçüde tehdit ederken, aynı zamanda hareketlerinizin kısıtlanmasına ve ciddi hastalıklara yakalanmanıza sebep olabilir.
Birden çok nedene bağlı ortaya çıkan obezite hastalığı insan vücudunda çok sayıda organı etkiliyor. Bu yüzden tedavisinin de birden çok branşın birlikte uyum içerisinde çalıştığı bir ortamda planlanıp yapılması gerekiyor.
Obezite tedavisi için başvuran tüm hastalar öncelikle endokrinoloji uzmanı, beslenme uzmanı, psikiyatri uzmanı, fizik tedavi uzmanı ve egzersiz danışmanı tarafından değerlendiriliyor. Gerekli görüldüğü durumlarda hastayı kardiyoloji ve göğüs hastalıkları uzmanları da muayene ediyor. Ayrıca, uygun hastaların obezite cerrahisi konusunda deneyimli Genel Cerrahi uzmanları tarafından görülmesi de sağlanıyor.
Her bir hasta, obezite sorununun altında yatan faktörler, yeme alışkanlıkları, psikolojik problemler, sağlık durumu gibi konularda detaylı bir incelemeden geçiriliyor. Bu incelemelere göre yapılan değerlendirmeler sonucunda, hastaya uygun tedavi programı belirleniyor. Bu tedavi programları tıbbi beslenme ve egzersizin yanı sıra, hastanın özelliklerine göre tıbbi tedavi ve cerrahi tedavi gibi seçenekleri de içerebiliyor.

Obezite, dünyada özellikle gelişmiş ülkelerin en önemli sağlık sorunlarından biri. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 1, 9 milyar kişi fazla kilolu ve bunların 600 milyonu da obezdir.
Türkiye’de de durum çok farklı değil;
Türkiye İstatistik Kurumu 2015 yılı Vücut Kitle İndeksi araştırmasına göre; ülkemizde her 100 kişiden 20’si, yani her 5 kişiden biri fazla kilolu, yani obez. Türkiye’de obezite 2008 yılında yapılan araştırmaya kıyasla %31, 1 oranında artmış durumda. Obezite oranları erkeklerde %15, 3, kadınlarda ise %24, 5.
Obezite Tedavi Edilebilir Bir Hastalıktır
Dünyada giderek yaygınlaşan obezite, yaşam kalitesini ve süresini anlamlı derecede etkiler. Ancak obezite tedavi edilebilen bir hastalıktır.
Obezitenin tedavisinde diyet eşliğinde egzersiz veya cerrahi yöntemler uygulanır. Uzmanlar, kişiye uygun tedavi yöntemini belirleyerek, kişinin sağlıklı kiloya ulaşmasını ve bu kiloyu korumasını amaçlar.
Obeziteyi yenerek yüksek tansiyon, kalp, uyku apnesi, meme kanseri, kalın bağırsak kanser i ve prostat kanseri gibi hastalıklarla da savaşabilir, sağlıklı bir yaşama adım atabilirsiniz.
Morbid Obezite ya da Ameliyat Olunması Gerekecek Düzeydeki Şişmanlık Ne Demek?
Obezite, kişinin tüketebildiğinden fazla kalori almasının sonucunda vücutta normalden fazla yağ depolanmasıdır. Morbid obezite ise ölümcül hastalıklara sebep olarak hayatı kısaltan düzeydeki “hastalıklı” şişmanlık ve vücut kitle indeksinin 40’ın üstünde olması olarak tanımlanıyor.

Kimler Obezite Ameliyatı Adayıdır?
VKİ’si 35-40 arası olup aşırı şişmanlığa bağlı tip 2 şeker hastalığı, hipertansiyon, uyku apnesi gibi sorunları olanları da obezite ameliyatı açısından morbid obez kabul ediliyor. Hatta şişmanlığa bağlı “yeni” tip 2 şeker ve metabolizma bozukluğu olan ve VKİ 30 – 35 arasındaki hastalarda bile artık ameliyat yapılması söz konusu.


Morbid Obezite Nasıl Tedavi Edilmeli?
Morbid obez hastaları için ilk tedavi seçeneği diyettir. Fakat 6 aydan az süren ve en az 2 kez uygulanmış diyetler başarısız olmuşsa eğer artık diyet tedavisine devam edilmemelidir. Bu durumda en etkili tedavi seçeneği ameliyattır ve en kısa süre içinde yapılmalıdır.
Obezite Risk Faktörleri Nelerdir?
Günümüzde büyük şehirlerde yaşayan çocukların fiziksel aktiviteleri genellikle kısıtlıdır. Hemen hemen her çocuk sadece okulda beden eğitimi dersinde spor gibi fiziksel aktivitelerde bulunur.

Çocuğunuzu daha çok spor yapmaya yönlendirmelisiniz. Çevresel risklerde dikkat edilmesi gerekenlerin başında bilgisayar kullanımı ve televizyon seyretmek gelir. Bu iki durum çocuğunuzun gün içinde daha az enerji tüketmesini ve daha fazla enerji depolamasını sağlar.

Ayrıca televizyon veya bilgisayar başında daha fazla abur cubur yemesine olanak tanır. Özellikle reklamlarda gösterilen ve besin değeri düşük yiyeceklerin sık tüketimi de çocuğunuzun kilo almasını sağlar.

Beslenmeye Dikkat!
Obezite hastası bir çocuk yaşıtlarına oranla daha fazla yemek yemeyebilir fakat daha az enerji harcar. Çocuğun enerji tüketiminin az olması kilo aldıran risk faktörlerinin başında gelir.

Çocuklarda beslenme vakitlerinin azalması, günde bir ya da iki defa yemek yemek ve karbonhidrat ya da yağlı kızartmalar gibi yüksek kalori içeren yiyecekler tüketmek çocuğun kilo alımında önemli bir faktördür.

Genetik Faktörler Etkili midir?
Anne ve babanın her ikisinin birden kilolu olması sonucu doğacak çocukta %80 oranında obezite olma riski bulundurur. Eğer sadece biri kilolu ise bu risk %40’lara kadar düşebilir. Unutulmamalı ki obezitenin en büyük sebeplerinden biri çok yemek yeme değil, yenildiği kadar enerji harcamamaktır.

Hormonların Etkisi
Obezite hastalığı olan çocukların mutlaka bir hormon hastalıkları uzmanı tarafından kontrol edilmesi gereklidir. Obezite hastalığına sahip olan çocukların bazıları; böbrek üstü bezleri, tiroid bezi hastalıkları ve şeker hastalığı gibi hastalıklar sebebi ile obeziteye yakalanabilir.

Obezite Hastalığı Nedenleri Nelerdir?
Düzensiz ve dengesiz beslenmek, fast-food tarzı yiyecekler tüketmek, spor yapmamak kilo almaya ve bazı hayati organların da yağlanmasına neden olur. Uzun açlık sonrası kontrolsüz yemek yemek, karbonhidrat içerikli yiyecekleri ve şekerli içecekleri çok tüketmek obeziteye neden olan beslenme hatalarından bazılarıdır.
Anne ve babanın her ikisi birden kilolu ise çocuklarda obezite görülme ihtimali yüzde 80’dir. Şeker hastalığı, tiroit bezi hastalıkları, böbrek üstü bezi hastalıkları gibi bazı hormonal sebepler obezite nedenleri arasında yer alabilir.
Yağlanmanın önüne geçmek için çocukluk çağından başlayarak sağlıklı beslenme düzeni ve hareketli yaşam tarzının benimsenmesi gerekir.
Televizyon başında 4 saatten fazla geçiren her çocuğun obez olma riski son derece yüksektir. Çocuklarınızın uyuduğu odada veya yatak odasında televizyon ya da bilgisayar bulunması bu sürenin artmasına neden olabiliyor.
Amerikan Pediatri Derneği 2 yaşından küçük çocuklara televizyon izletilmemesi gerektiğini belirtiyor. Eğer çocuğunuz 2 yaşından büyükse günde en fazla 1 veya 2 saatten fazla televizyon başında kalmaması öneriliyor.
Çocuğunuz 2 yaşından büyükse günde 60 dakika kadar orta dereceli egzersizler yaptırılması öneriliyor. Hemen hemen birçok çocuk günlük olarak yeterli fiziksel aktivite yapmaz. Okullarda ise beden eğitimi derslerinde haftada en fazla 25 veya 30 dakikalık dersler yaptırılır. Bu yüzden çocuğunuzun günlük olarak yeterli fiziksel aktivitede bulunmasını sağlayın.

Obezite Hastalığı Genetik Mi?
Anne ve babanın kilolu olması ilerde çocukların obez olması riskini artıran faktörler arasındadır. Genetik yapının da kilo ile bağlantılı olmasına karşın tek başına sorumlu tutulamaz. Ailelerin yeme alışkanlıkları ve fiziksel aktiviteleri de aşırı kilo ile bağlantalıdr.

Devamını Oku

Sülük ile sağlık

Sülük ile sağlık
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Sülükler; kan dolaşımını artırmak, kan akışını iyileştirmek ve genel iyileşmeyi hızlandırmak için yara bölgesine uygulanan organizmalardır. Yaklaşık 10 cm uzunluğunda olan yetişkin sülükler, üç çeneye yayılan 300 dişe sahiptir. Her bir sülük, her beslenmede kendi ağırlığının neredeyse 10 katı kadar, yaklaşık 5 ila 10 ml kan tüketebilir. Bir yıla kadar beslenmeden kalabilir. Tıbbi amaçlar için tabanı çamurlu küçük bir havuzda özel olarak yetiştirilir
Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır.
Günümüzde sülük tedavisi biyolojik etkileri açısından “benzeri olmayan” bir tedavi yöntemi olarak nitelendirilmektedir. İngilizler sülüğe ‘canlı eczane’ adını vermişlerdir.
Hirudoterapi, tıbbi sülükler kullanılarak yüzyıllar boyunca hastalıkları tedavi etmek amacıyla uygulanan bir tedavi şeklidir. Sülük tedavisi ile ilgili ilk kaynaklar MÖ. 15. yüzyılda yaşamış Babil’li hekimlere kadar gitmektedir. İbn-i Sina’nın kitaplarında da sülük tedavisi yerini almıştır.
Sülük tedavisi esnasında, ilk ısırıkta hafif ağrı hissedilir ve daha sonra sülük salgısı anestezik içerdiğinden dolayı uygulama boyunca ağrı hissedilmez. Sülük tutunduğu bölgeden 15 ml kan etmektedir. Tedavi ortalama 20 ile 120 dakika kadar sürmektedir.
Sülük tutunduğu bölgeden ayrıldıktan sonra salgısında bulunan biyoaktif maddelerin etkisinden dolayı kanama 4 -48 saat devam edebilir. Isırık alanı, sterilize edilmiş,pamuk veya gazlı bez benzeri bı ürünle temizlenir, kanamanın önlenebilmesi için de sıkı bir tamponla kapatılır. Her bir sülük tek kullanımlıktır.
Kan ile bulaşan hastalıklar riskine karşı tedavide kullanılmış olan sülük,vücuttan ayrıldıktan sonra tıbbi atık olarak imha edilir.
Aşırı alerjik kişilere yapılmamalıdır. Kaşıntı ve allerji olduğunda enfekte yara değilse anti allerjik krem ve haplar kullanılabilir. Bazen sirke sürülebilir, soğuk tampon uygulanabilir. Aşırı ise doktora başvurulmalıdır. Böcek alerjisine karşı iğne yaptırılabilir.
Sülük uygulamasında da hacamatta olduğu gibi hicri günlere dikkat edilmesinde fayda vardır. Çarşamba, cuma, cumartesi günleri yapılması tavsiye edilmemektedir.
Sülük tedavisi genellikle 5-7 gün aralıklarla hastalığın tedaviye cevabına bakılarak yapılır. Eklem ağrıları gibi rahatsızlıklarda 2-3 seans etkili olurken varis hastalarında 10-15 seans tedavi yapılabilmektedir.

Tıbbi Sülüğün Biyoaktif Bileşenleri
Sülüğün tükürük salgısı, esas olarak 100’den fazla proteinler, peptitler olan biyolojik açıdan aktif bileşikler içermektedir. Kan emme esnasında sülükler, tutunduğu yere, bu biyolojik ve farmakolojik açıdan farklı aktif maddelerden oluşan kompleks bir karışımı salgılarlar.
Sülüğün tükrük salgısındaki maddeler nedeniyle faydalı etkiler olmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Varisler ve ven hastalıklarında
Hemoroidlerde
Kardiyovasküler hastalıklarda
Hipertansiyonda
Migren ağrılarında
Kadın hastalıklarında
Ağrılarda (salyasındaki madellere bağlı olarak romatizmal ağrılar başta olmak üzere çoğu ağrıda etkilidir)
Omurganın ağrılı sendromları Artoz, osteoartrit, periartrit ve romatoid artrit Lateral epikondilit gibi
Dış kulak yolu ve kronik kulak enfeksiyonları
Katarakt, glokom, travmatik yaralanma ve inflamasyon gibi göz hastalıkları
Cilt hastalıkları ve cilt yenilemede,kırışıklıklarda

Hirudoterapi aşağıdaki koşullarda uygulanmamalıdır:
Anemi
Lösemi
Hamilelik
Organ nakli
Hemofili
Gebelik ve emzirme döneminde (bebeğe zarar verme ihtimaline karşı)
Yakın tarihte amalgam diş dolgusu yapıldıysa ( sülük bileşenleri dolgu içindeki civa ile olumsuz etkileşim,zehirlenmeye sebep olabilir)
Sülük salgısının aktif içeriğine allerjisi olanlarda
Kanamalı bir ameliyat geçirildiyse
Kanser hastalığı geçirildiyse
Genel olarak böcek ısırmasına karşı alerjik durum varsa ; sülük tedavisi uygulanmamalıdır.
Sülük tedavisine bağlı muhtemel komplikasyonlar:
Uzun süren kanama ve buna bağlı gelişen anemi
Alerjik durumlar
Sülük ısırıkları bazen, bazı kişilerde ekimoz ve keloid oluşturmaktadır. Bu lekelerin çoğu 2-3 hafta içinde kaybolmaktadır.
BÖYLE DURUMLARDA MUTLAKA TEDAVİYİ YAPAN KİŞİYE VEYA DOKTORA BAŞVURUNUZ.

Devamını Oku

Hacamat ile gelen şifa

Hacamat ile gelen şifa
6

BEĞENDİM

ABONE OL

Hacamat, vücuttaki kötü kanı temizlemek ve birtakım sağlık sorunları ve cilt sağlığını desteklemek amaçlı uzun yıllardır kullanılan geleneksel bir alternatif tıp (GETAT) tekniğidir. Kelime anlamı Arapça “kan çekme” anlamında kullanılan hacamat birçok kültürde, uzun tarihlerden beri uygulana gelen ve şifalı olduğuna inanılan bir tedavi yöntemidir.

Hacamat Nedir ve Ne İşe Yarar?
Hacamat, vücudun belirli noktalarına vakumlanarak emme işlemi ile o bölgelerden kirli kanın çekilmesi işlemidir. Hacamat ayrıca dünya genelinde yaygınlık kazanmış kupa tedavisi olarak da bilinen bir uygulamadır.

Her bölgeye uygulanması uygun olmayan bu tamamlayıcı tıp tedavisi kan dolaşımını iyileştirmek, vücutta biriken toksinleri temizlemek ve ağrıları azaltmak gibi faydaları bulunmaktadır.
Hacamat (kupa tedavisi) faydasına inananlarca yaygın bir şekilde tercih edilmektedir. Çoğunlukla tedavi en çok sırt bölgesine uygulansa da sağlık problemleri ve beklentilerin farklılığına göre birçok ayrı noktaya yapılabilmektedir.

Hacamat neye, hangi hastalıklara iyi gelir?
Hacamat uygulamasının faydaları genel bir yapıya sahip olduğundan birçok farklı hastalığa iyi gelmektedir. Genellikle kişiler hacamat tedavisini varis, skolyoz, bel ve boyun fıtığı, baş ağrısı, cilt sağlığı, migren, sinüzit, alerjik durumlar, kas ağrıları veya kadın hastalıkları gibi birçok farklı sebep için tercih edebilmektedir. Ayrıca yüze, kafaya, bacak ve kol gibi farklı farklı noktalara uygulanan tedavi cilt altında dermapen etkisi sağlayarak hücre yenilenmesi ve sivilcelerin azalması gibi dolaylı etkileri sağlayabilecektir. Bu da kırışıklığı giderici, gençleştirici etki sağlamaktadır.

Kimler hacamat yapabilir?
Hacamat tedavisini resmi olarak fizyoterapist ve gerekli izin belgelerine sahip klinik sağlık uzmanları uygulayabilmektedir. Ancak bu tedavi alternatif bir tıp uygulaması olduğundan genellikle deneyim sahibi ve bu ilmin eğitimini almış kişilerde uygulamayı yapabilmektedir.

Hacamat kimlere yapılır?
Bu geleneksel tıp uygulamasını belirli hassasiyeti ve bu uygulamaya yönelik herhangi bir kronik rahatsızlığı olmayan herkes yaptırabilir. Medikal bir uygulama olmadığından 18 yaşından küçükler de velilerinin onayıyla bu tedaviden yararlanabilir.

Hacamat Nasıl Yapılır?
Hacamat yalnızca bir kan alma işlemi değildir, tedavi herhangi bir hastalıktan dolayı veya sağlıklı kalmak maksadıyla , belirli vücut bölgelerine kupa ile vakum uygulandıktan sonra, aynı alanlar üzerine küçük kesiler yapıldıktan sonra tekrar vakumlanarak kan alınması sürecini içerir. Bu kanin dışarı atılmasıyla birlikte manevi olarak da rahatlama sağlanır.
Cilt üzerinde yapılan küçük kesiklerin belirli süre vakumlanması sonucu kılcal damar çeperlerinde hafif bir harabiyet oluşturulur, bu işlem ile değişik biyokimyasal süreçlerin tetiklenmesi sağlanır.
Hacamatın uygulanma aşaması şu şekildedir:
Hacamat yapılacak yer bir antiseptik solüsyon ile silindikten sonra hacamat kupaları yerleştirilerek vakumlanır.
Bölge ve cilt özelliğine göre belirlenmek üzere 1- 4 dakika kadar beklendikten sonra uygulanan kupa sökülür ve kupalanan bu alana ince uçlu bir neşterle yine cildin özelliği dikkate alınarak 0,5-1 mm derinliğinde ,0,5- 1 cm uzunluğunda küçük çizikler atılır.
Kupalar tekrar aynı yerlere vakumlanır ve kupaların içine kan dolması beklenir.
İçerisine kan biriken kupa alınır ve kan gelmesi durduktan sonra işlem uygulanan alan temizlenerek tedavi sonlandırılır.


İşlem ne kadar, kaç dakika sürer?
Hacamatın hangi noktalara yapılacağı durumuna göre işlemin süresi değişebilmektedir. Ancak genel olarak sırt, kol, bacak gibi bölgelere uygulanan hacamat ortalama 25 – 30 dakika sürmektedir. Bu uygulama öncesinde anestezi uygulanması gibi herhangi bir hazırlık süreci veya uygulama sonrası istirahat gerekmediğinden işlem ortalama 30 dakikada tamamlanmaktadır.

Hacamat kaç ayda bir yapılır?
Genel olarak, hacamatın sıklığı tedavi amaçlarına, hastanın ihtiyaçlarına ve sağlık durumuna bağlıdır. Bazı kişiler ihtiyacına ve bünyesinin durumuna göre ayda 1 kere veya daha sık hacamat yaptırabilirken, bazı kişiler ise daha seyrek olarak yılda 3-4 kez bu geleneksel tıp uygulamasını yaptırmayı düşünebilir.

Hacamatın faydaları arasında şunlar sayılabilir:
Kan dolaşımını hızlandırır.
Dokuların beslenme ve oksijenlenmesini arttırır, sertlikleri ve ödemleri çözer.
Hacamat kan üretimiyle görevli organları (kemik iliği, karaciğer, dalak) uyarır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandıracak mekanizmaları tetikleyerek ağrıları giderir, hastalıkları önleyici mekanizmaları uyarır
Kas-iskelet sistemi hastalıklarına bağlı ağrıların tedavisinde kullanılabilir.
Vücudun savunma mekanizmasını güçlendirir.
Endorfin salınımını arttırır.
Kansızlık, baş ağrıları, karaciğer ve dalak hastalıkları, enfeksiyonlarda etkili sonuçlar alınır.
Nöropsikolojik hastalıklarda faydalıdır.
Artrozlar (kireçlenmesine bağlı ağrılar), bel tutulması, eklem ağrıları, bel, boyun fıtığının belirli evrelerinde kullanılır.
Bununla birlikte, hacamatın faydaları hakkında bilimsel kanıtlar sınırlı olduğundan tedavinin faydaları ve sonuçları açısından beklentiler bu durum gözetilerek değerlendirilmelidir. Hacamat gibi tamamlayıcı tıp uygulamalarını herhangi bir sağlık sorunu için düşünüyorsanız, öncelikle bir uzman bir hekime danışmanız önemlidir. Uzmanınız, sizin durumunuza uygun en iyi tedavi seçeneklerini size önerebilir.
Hacamat Günleri Nelerdir, Ne Zaman Yapılır?
Tedavi amaçlı hacamat, gün ve saat fark etmeksizin her zaman yapılabilir. Ancak bazı kişiler hacamat uygulamasını belirli özel zamanlarda yapmayı tercih edebilmektedir. Hicri takvimdeki günleri esas alarak bu geleneksel tedaviyi yaptırmak isteyen kişiler şu günleri esas alabilecektir:

Hicri ayın ilk 10 günü tavsiye edilmez.
Sünnet amaçlı hacamat, hicri ayın 17,19 ve 21. günleri tavsiye edilir.
Hafta içlerinde ise hacamat için en uygun zaman: Pazar, Pazartesi, Salı, Perşembe günleridir.
Genellikle günleri önemseyerek hacamat tedavisi yaptıranların diğer aklına takılan soru ise, hangi günler hacamat yapılmaz, sorusudur. Hacamat pratik olarak her gün yapılabilse de sünnet amaçlı hacamat yaptıranlar hadis bilgilerine göre Çarşamba günü hacamat yaptırmaması gibi bir tercihte bulunabilecektir.

Hacamatta altın gün nedir?
Hicri takvim esaslı olarak hacamat tedavisi yaptıracak kişiler arasında altın gün olarak bilinen nadir bir tarih bulunmamaktadır. Sünnet amaçlı hacamat yaptıracak olanlar için bu altın gün tarihi hicri takvimde ayın 17. günü salı gününe denk gelen tarihlerdir. Yani hicri takvim esaslı günleri esas alarak hacamat yaptıracak kişiler bu altın günde tedaviyi yaptırmayı tercih edebilecektir.

Hangi hastalık için, hangi bölge olmalı?
Baş ağrısı (Migren), boyun fıtığı gibi rahatsızlıklarda ense ve boyuna
Böbrek rahatsızlıkları olan hastalarda bel ve kuyruk sokumu bölgesine
Fıtık ve sırt ağrıları olanlarda sırt ve omuz bölgelerine
Halsizlik, stres gibi rahatsızlıkları olanlarda yine sırt bölgesi
Bacak ağrıları, huzursuz bacak sendromu gibi rahatsızlıklarda bacaklara
Çok sık tercih edilmese de hacamat yüze de uygulanabilmektedir. Daha hassas süreçleri içeren yüz hacamatında kişiler genellikle yüzdeki aknelerin ve sivilce izlerinin giderilmesi, gözeneklerin kapanması, yüzün daha canlı olması gibi faydalarını düşünerek tercih etmektedir.
Hacamat Öncesi ve Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?
Hacamat yaptıranlar tedavi öncesi ve sonrası bazı hususlara dikkat etmesi işlem için daha faydalı olacaktır. Medikal prosedürleri içermeyen ve sadece küçük kesilerle vakum uygulanarak yapılan hacamatta da belirli kriterlere dikkat edilmemesi durumunda komplikasyon gelişebilecektir. Bu sebeple tedavi öncesi ve sonrası şu hususlara dikkat edilmesi faydalı olacaktır:

Hacamat yarı – tok yapılmalıdır, tedavi öncesinde en az 2-3 saat yemek yenmemesi tavsiye edilir.
24-48 saat öncesinden havyansal gıda diyeti ile vücut dinlendirilmeli.
Meyve tatlı gibi şekeri yükselten gıdalar uygulama öncesinde tüketilmemelidir.
24 saat öncesinde cinsel perhiz olması sağlıklı olacaktır.
Hacamattan sonra neler yapılmaz?
Alternatif tıp uygulaması olan hacamatta riskli prosedürler olmasa da uygulama sonrası tedavinin daha sağlıklı sonuç vermesi ve daha hızlı faydalarını görebilmek açısından şunlara dikkat edilmesi iyi olacaktır:

Tedavi sonrası 2-3 saat ağır yemek yenmemeli, hafif atıştırmalık ve benzeri gıda alınabilir.
Hacamat işlemi sonrası 3-4 saat sonra ılık su ile banyo yapılabilir.
Tedavi sonrası saatlerde yoğun egzersiz yapılmaması da faydalı olacaktır.
24 saat sonrasında da kanın vücutta rahat hareket etmesi için cinsel perhiz ve hayvansal gıda diyeti uygulanmalıdır.


Hamilelikte hacamat yapılır mı?
Genelde hamilelik dönemindeki kişiler hormonal olarak hassas bir vücuda sahip olduğundan bilimsel olarak etkisi ve sonuçları tam kanıtlanmamış bu alternatif tıp uygulamasından uzak durmaları daha sağlıklı bir karar olacaktır. Ancak sağlık uzmanına danışılarak bu hassas dönemde daha doğru uygulamalardan faydalanmak iyi bir karar olacaktır.

Uygulama sonrası bazı kişilerde baş ağrısı veya genel bir ağrı ve halsizlik durumu oluşabilmektedir.
Hacamat Kimlere Yapılmaz?
Herkesin sağlık durumu kendi özelinde incelenerek karar verilmekle birlikte şu şekilde siralayabiliriz:
Gebelik ve emzirme dönemleri
Bayanların adet dönemlerinde
İleri derece anksiyete bozukluklarında
Kanama-pıhtılaşma bozukluklarında
INR değeri 2 ve üzerinde olan kişilerde
Hemoglobin değeri 7 ve altında olan anemik kişilerde
Ciltte skar doku oluşumu gözlenen kişilerde
İleri evre solunum yetmezliği olan kişilerde
Bilinci kapalı kişilerde.

Devamını Oku