Siyonist rejim, Kudüs'teki Mescid-i Aksa ve Kutsal Kabir Kilisesi'ni beş gündür tamamen kapatarak hem ibadet hem de ziyaret hakkını engelliyor. Eski Şehir bölgesine sadece sakinlerin girişine izin verilirken, Mescid-i Aksa'nın tüm kapıları ibadete kapatıldı. Siyonist rejim bu kısıtlamayı İran'a yönelik başlattığı savaş ve olağanüstü hâl ilanı ile gerekçelendiriyor. Ancak gözlemcilere göre bu adım, rejimin Mescid-i Aksa üzerinde kalıcı bir Yahudileştirme projesini hayata geçirme fırsatı olarak değerlendiriliyor.
Kudüs uzmanı Ziyad İbhiṣ, bu kontrolün sadece güvenlik gerekçesiyle açıklanamayacağını belirtiyor. Ona göre, Aksa'nın açılıp kapanma kararının tamamen işgal yönetiminin tekelinde tutulması, rejimin burayı kendi egemenlik alanı olarak ilan etme girişiminin bir parçası. Bu uygulama, geçmişte hiçbir savaşta ya da intifadada görülmemiş bir aşamayı temsil ediyor. Şu anda sadece görevli personelin sınırlı sayıda girişine izin veriliyor; camide aynı anda 60 kişiden fazla bulunamıyor.
İbhiṣ, bu kontrolün artık "önleme ve tecrit" aşamasının tamamlandığını, bundan sonra "kalıcı Yahudi varlığı" için yeni bir dönemin başlayabileceğini ifade ediyor. Daha önce doğu avluda sinagog inşası gibi teklifler gündeme getirilmişti. Şimdi ise sessizlik sürerse bu projelerin uygulamaya geçmesi riski artıyor.
Mescid-i Aksa Hatibi ve Yüksek İslami Heyet Başkanı Şeyh İkrime Sabri de uygulamayı "Müslümanların ibadet hakkına yönelik açık bir saldırı" olarak tanımlıyor. Şeyh Sabri, Gazze'ye yönelik saldırılarla eş zamanlı gelen bu adımın, rejimin Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerindeki mutlak egemenlik hedefini ortaya koyduğunu söyledi. Özellikle gençlerin ve Aksa'ya bağlılık gösteren Müslümanların sistematik biçimde uzaklaştırılması, bu politikanın en çarpıcı yönlerinden biri.
Sabri ayrıca, bu uygulamaların 1967'den bu yana süren "mevcut statükoyu" değiştirme ve Kudüs'ün Yahudileştirilmesini kalıcı hale getirme çabasının bir parçası olduğunu belirtiyor. "Bir milyarı aşkın Müslüman'ın kalbine hançer saplayan bu adım, Kudüs'ün kutsallığını hiçe sayan yeni bir provokasyondur" diyen Sabri, bu durumun "Yahudi Kudüs'ünün bir bayramı" gibi sunulmasının da Filistin halkı için yeni bir "nekbe" (felaket) anlamına geldiğini söyledi.
Ziyad İbhiṣ, işgalin Aksa üzerindeki kontrol sürecinin uzun ve adım adım geliştiğini belirtiyor. 2002 yılında turistik ziyaretleri işgal polisinin kontrolüne geçirmesiyle başlayan süreç, 2008'de özel zaman dilimlerinde fanatik Yahudilerin baskınlarına izin verilmesiyle sürdü. 2015'te Yahudi takvimine göre yılbaşında tüm Müslümanların Aksa'dan uzaklaştırılması, 2017'de şehit edilen üç gençten sonra Aksa'nın tamamen kapatılması, 2020'de ise COVID bahanesiyle ibadetin durdurulması gibi örnekler, bu planın farklı aşamalarını oluşturdu.
Son olarak, 2023'te başlatılan ve 7 Ekim'den haftalar önce yürürlüğe giren yeni uygulamalarla gençlerin ve kadınların Aksa'da kalıcı ibadeti engellendi. 2025 Haziran'ındaki İran saldırısı ile eş zamanlı olarak ise Aksa tamamen kapatıldı.
Bütün bu gelişmeler, Aksa'nın kimliğini ve geleceğini tehdit eden kapsamlı bir stratejinin parçası olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, bu sürecin daha fazla sessizlikle karşılanmasının Kudüs'te geri dönüşü olmayan adımların atılmasına yol açabileceği uyarısında bulunuyor.